Cezaevleri koşulları ülkelerin demokratik temayüllerinin açığa çıktığı en önemli göstergelerden biridir. Mahpus da olsan insan hakları temelinde bir sistem içinde olmalısın! Sokaklarında, meclisinde demokrasi olmayan ülkelerin hapishanelerinde neler olur, herkesçe bilinir! Bu nedenle çok iyi gözlenmesi gereken yerlerden biridir.
Düşman hukuku…
Türkiye’de bugün yine cezaevlerinde büyük hukuksuzluklar yasaniyor. Corona salgını gerekçe gösterilerek siyasi tutsaklarla görüşmeler kesintiye uğratılmış, yeni bir izalasyon sürecine girilmiş durumdadır. Salgın nedeniyle açık görüşlerin de gerçekleştirilememesi hükümlü, tutuklu yakınlarını endişelendirmekte, cezaevlerindeki koşullar konusunda sağlıklı bilgi akışını ortadan kaldırmaktadır.
İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre, Türkiye cezaevlerinde 457’sı ağır olmak üzere 1333 hasta tutuklu bulunuyor. Hakları savunucuları iktidarın salgını hasta tutuklular karşısında bir “intikam aracı” olarak kullandığını belirtiyorlar. İHD İstanbul Şb. Bşk. Gülseren Yoleri, siyasi sebeplerle cezaevinde olan hasta tutuklulara düşmanca bir yaklaşım sergilediğini ifade ederken Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise “Bu sayıya Covid-19 salgınına yakalananlar da eklenmiş bulunuyor. Üstelik gerçek rakamları ne yazık ki bilme olanağına sahip değiliz. Bu da kaygılarımızı çok fazla arttırıyor. Hasta tutukluların durumunu bir bütün düşündüğümüzde devlet yaşam hakkı ihlali suçu işliyor” diyerek durumun vahametini ortaya koyuyor. Ek olarak, ölüm orucu grevlerindekilerin bağışıklık sistemlerindeki hızlı çöküş onları her an ölüme daha da yaklaştırmaktadır.
Hukuksuz uygulamalara birkac örnek…
„Silivri Hapishanelerinde 7 kişilik koğuşlarda 39 veya 43 kişi kalmaktadır ancak bir koğuşta 2 tuvalet 2 banyo bulunmaktadır. Corona pozitif çıkan vakalar hastanede değil, hapishanedeki karantina odalarında tedavi edilmektedir. Corona pozitif çıkanlar ile kronik rahatsızlığı olan ya da 60 yaş üstü olan mahpuslar aynı koğuşta kalmaktadır. Kantinler kapatılmış ve yeterli yiyecek verilmemektedir. Mahpusların Covid-19 testi yapılması için verdikleri dilekçelere cevap verilmemektedir.”
„Van Kapalı Hapishanesi’nde 20 kişilik koğuşlarda 27 kişi kalmaktadır ve mahpuslar yerde yatmaktadır.“
„Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde kişi başı ekmek sayısı 2’den 1’e düşürülmüştür. Corona belirtileri gösteren mahpusların hastaneye sevki yapılmamıştır. Kelepçeli olarak muayeneyi reddeden bir mahpusu doktor muayene etmemiş ayrıca mahpus hakkında disiplin soruşturması açılmıştır.”
„Kırşehir Kapalı Cezaevi’nde ise sayımın askeri nizamda ve mahpusların onurlarını rencide edici tarzda gerçekleştirildiği, bu uygulamayı kabul etmemeleri üzerine koğuşa onlarca infaz koruma memurunun gelerek 14 kişiyi de zorla koğuştan çıkardıkları, koğuştan çıkarılanlardan 5 kişinin müşahede odalarına, 4 kişinin ise Coronavirüs karantina odası olarak kullanılan odaya alındığı, 7 Mayıs tarihinden itibaren müşahede odasına alınan mahpuslara günde sadece yarım saat soğuk su, haftada bir kez yarım saat sıcak su verildiği, bu sebeple temizlik ihtiyaçlarını gideremedikleri öğrenilmiştir.“
„Koğuş ve koridorlar düzenli olarak temizlenmemektedir. Temizlik ürünlerine (sabun, çamaşır suyu vb.) kantin üzerinden yüksek ücretle ulaşılabilmektedir. Aynı zamanda hücre ve koğuşların durumu da sağlıklı yaşam sürdürmeye elverişli değildir.“
„Cezaevlerinde yeterli sayıda doktor ve uzman doktor bulunmamakta, hastalığı nedeniyle kendi başına hayatını sürdüremeyecek durumdaki hastaların, infazın ertelenmesi başvuruları kabul edilmemektedir, bu da sağlık durumlarını kötüleştirmekte, ölüm sınırına kadar getirmektedir.”
Bu veriler İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Covid-19 Hapishane İzleme Haftalık Bültenilerinde yer alan bilgilerden bazıları.
Hak ihlalleri listesi uzayıp gidiyor.
Vakaların tek tek, isim isim detaylarıyla hazırlanan bu ve benzeri birçok rapor Corona günlerinde Türkiye Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini açıkça gözler önüne seriyor.
Muhalifler risk altında
Bilindiği gibi, Türkiyede cezaevlerindeki doluluk oranı oldukça yüksek. Muhalif siyasetçiler, gazeteciler, düşünürler, insan hakları aktivistleri… Türkiye’de neredeyse muhalif olup da yolu cezaevlerine düşmeyen aile kalmadı denebilir. Geçen aylarda cezaevlerindeki koşullar çok sık gündeme gelmiş, Erdoğan hükümeti Corona salgınını da gerekçe edinerek cezaevlerinin kapasite aşımını hafifletme yoluna gitmişti. Elbette ki, iktidarı için tehlike olarak gördüğü muhalifler değil; katiller, kaçakçılar, uyuşturucu mafyaları, kadınlara şiddetten içeri girmiş 90 bin civarında adli hükümlü “Erdoğan’a teşekkürler” eşliğinde dışarı salıverildi. Bunlar arasında eşine şiddetten içeri girmiş kimilerinin çıktıkları hafta eşi ve çocuklarına yeniden şiddet uyguladıklarını belirtmeden, dile getirmek bile güç, ama bu salıverilenlerden bir tanesinin 9 yaşındaki kızını yaktığı notunu koymadan geçmeyelim.
Ancak siyasi tutsaklar, milletvekilleri, seçilmiş belediye başkanları ve diğer muhalifler, kronik rahatsizliklarina rağmen hapishanelerde rehin tutulmaya, salgın koşullarında “düşman” muammelesi görmeye devam ediyor. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Selma Irmak, İdris Baluken, Selçuk Mızraklı, Gülser Yıldırım, Aysel Tuğluk, Sabahat Tuncel, Bekir Kaya… ve daha onbinlerce siyasetçi, gazeteci, yazar, hak savunucusu…
Ve onlar yine de zorlu cezaevi koşullarından dışarıya umut ve direniş mesajları göndermekten geri durmuyorlar.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de “serbest bırakılmalı” kararına rağmen içerde tutulmaya devam edilen avukat, siyasetçi, yazar Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden gönderdiği şu mesajda olduğu gibi; “İktidarın ayrımcı uygulamaları moralimizi bozmamalı. Umut ve moral için Saraya değil, birbirimize bakmalıyız. Dayanışmayı güçlendirmeli, birbirimize yardım etmeliyiz. Hep birlikte olursak ancak bu zulüm düzenini yıkarız. Bütün ezilenler olarak eğer doğru bir mücadele hattında birleşirsek değiştiremeyeceğimiz hiçbirşey yoktur. Umut sizdedir, umut bizdedir. Birbirinizin gözünün içine bakın. Direnenler birbirinin gözünün içindeki ışıktan heyecan alırlar.”
EK-
Türkiyedeki tutsaklar Alman Parlamenterlerinin de gündeminde
Erdoğan rejiminin son çıkardığı af yasasında siyasi tutukluları kapsamaması Alman siyasi partilerinin de gündeminde. Geçen hafta Alman Federal Meclisi hükümet ve muhalefet milletvekilleri telekonferans ile Türkiye’deki tutsakların durumunu tartıştı.
Federal hükümetin ortağı SPD’li Milletvekili Frank Schwabe ve muhalefet partisi FDP’den parlamenter Gyde Jensen’in girişimiyle gerçekleştirilen Türkiye’deki siyasi tutukluların durumunun ele alındığı toplantıya Sol Parti milletvekili Gökay Akbulut, Yeşiller Partisi milletvekili Federal Meclis Başkan Yardımcısı Claudia Roth, SPD’li parlamenter Kirsten Luhmann ile Yeşiller Partisi Milletvekili Margit Stumpp, Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye masasından Susanne Schutz, Af Örgütü’nden Janine Uhlmannsiek ve Amke Dietert de katıldı. Katılımcılar Türkiye’deki son gelişmeler hakkında gözlemlerini aktardılar. Toplantıda Sol Partili Gökay Akbulut vekillere özellikle Kürt seçilmişlere ve HDP’li belediyelere yönelik Türk devletinin yürüttüğü siyaset hakkında bilgi verdi. SPD’li Milletvekili Frank Schwabe yaklaşık iki yıldır Türkiye’de cezaevinde olan Kürt sanatçı Ozan Canê ile kızının durumuna dikkat çekti, Türkiye’de rehin olarak tutulan Alman vatandaşlarına yardım etmek için bir vakfın kurulması gerektiğini belirtti. Cezaevlerinde „Kardeş Milletvekili“ gibi çeşitli dayanışma fikirlerinin de konuşulduğu toplantıya katılan parlamenterler, bu çalışmanın devam etmesine dair görüş bildirdi.
* “defacto diktatörlük” tanımı Bertelsmann Vakfı’nın Nisan 2020de yayınlanan ‚Dönüşüm Endeksi Araştırması’nda kullanıldı.
2 Antworten auf “Corona Günlerinde Türkiye Cezaevlerinde durum tehlikeli boyutlarda.”
Kommentare sind geschlossen.